Yeni Adresimiz


YENİ ADRESİME BEKLERİM www.medyacadisi.net

26 Ekim 2011 Çarşamba

Pis 7'Li

Evet haftalardır beklenen Pis Yedili dün akşam başladı.
Genelde Gani Müjde'nin dizilerini çok severek izlerim.Son bir aydır deli gibi Pis Yedili'nin teaserları döndüğünden ve Gani Müjde'nin de iyi diziler yaptığıı düşündüğümden büyük bir beklentiyle geçtim tv karşısına.Sonuna kadar izledim,bir kaç espriye  güldüm, ama ne yalan söyliyeyim birazcık hayal kırıklığı yaşadım sanırım. Umarım önümüzdeki bölümlerde beni yanıltır ve izleyecek bir eğlenceli dizim daha olur.Bu arada Ayşegül Aldinç'in muhteşem oyunculuğuna bir kez daha hayran kaldım.

Pis Yedili Teaser

15 Ekim 2011 Cumartesi

Sevişmek Zararlıdır

Dün akşam Medya Kralı'nda yayınlanan sevişmek zararlıdır belgeseline bayıldım.Seslendirme süper.Dinledikten sonra zaten sevişesiniz kalmıyor :) .Hala izlemediyseniz buyrun.
Bu arada  bir de sigara belgeseli vardı.Çok eğlenceli izlemeye doyamadığım belgesellerden biriydi.Okan o nu da paylaşırsa çok sevineceğim.

13 Ekim 2011 Perşembe

Stil Direktörü; Eda Demirel Suner


Bugün size uzun zamandan beri takip ettiğim bir moda blogundan bahsetmek istiyorum.Eda Demirel Suner'e ait olan ''Stil Direktörü'' .Blogundan takip ettiğim kadarıyla hayatımda gördüğüm en pozitif,en içi içine sığmaz insanlardan biri.Moda ağırlıklı bir blog ama sevgili Eda,günlük yaşantısını,gezdiği,gördüğü yerleri,beğenilerini,eleştirilerini de bu blogda bizimle paylaşıyor ve kendisini blogundaki yazısında şu şekilde ifade ediyor;

"Ufak Şeylerden Zevk Alabilmek, Lüks Yerine Zerafet Aramak, Saygı Göstermek Yerine Değerli Olmak, Zengin Olmak Yerine Kimseye Muhtaç Olmamak, Sıkı Çalışmak, Sessizce Düşünmek ve Dürüst Konuşmak; Yıldızları, Kuşları, Bebekleri ve Bilgeleri Açık Kalple Dinlemek... İşte Benim Senfonim ve Mutluluk İksirim!"

Bu blogda stiller tartışılır. Moda olan, olmayan her konu eleştirilir. Sadece moda sektörü üzerine ahkam kesilmez. Çok konuşan, dobra, gezmeyi çok seven, biraz deli, bir kahkahanın bir kilo pirzolaya denk olduğunu düşünen, bunu düşünürken yemekle arası pek olmayan, yazmaya tutkuyla bağlı, paylaşmadan duramayan, bir dostu olsun isteyenlere... 1978 Ekim ayınında erken dünyaya gelmiş, sanata düşkünlüğü ile bilinen Terazi burcu kadınıdır.
Bebek melek kocam dediği ruh ikizi Ömi'si ile 2006'da evlenmiş, sanatçı/eğitmen bir aileden gelen, babasına aşık, annesine hayran, kardeşine taparcasına düşkün içi dışı bir biridir. Fazlası ile açık sözlü olduğu ve kişi-ortam tanımadan içinden ne geldiyse tak tak söylediği için, sivri ve farklı bir kişilik olarak algılanır -ki kendisi ve ailesi bundan hiçç rahatsız değildir :)

Bütün bunların yanı sıra Eda'bir tasarımcı.Bir kibrit çöpünden ,bir elbiseye kadar aklınıza gelebilecek ne varsa, yaratım yeteneğiyle onun ellerinde yeniden şekillenip hayat buluyor.(Arko traş sabunundan kolye yapabilecek kimseyi tanımadım ben bugüne kadar.Buradan görebilirsiniz)

Ama daha bitmedi.Özellikle blog dünyasında neşesi,enerjisi,yardım severliği sebebiyle oldukça sevilen bir karakter olan Eda,bloglara tema tasarımı da yapıyor.Hem de oldukça profesyonel işler çıkarıyor bu konuda da ...Tema tasarımları için buraya tıklayabilirsiniz.
Bütün bu yoğun temposu için de sosyal sorumluluk projelerinde de kendisini görmeniz mümkün.Tema tasarımı isteyene ücretsiz olarak yardımcı oluyor ama hayvan barınaklarına bağışta bulunulması şartıyla.
Bu genç ve güzel kadının on parmağında on marifet,fazla söze ne gerek...
Şimdi ben derim ki;hiç vakit kaybetmeden ''Stil Direktörü''ne tıklayın, eğlenceli ve yaratıcı bir dünyada biraz kaybolun.Göreceksiniz size çok iyi gelecek.

Sizde Bırakabilirsiniz!


Reklam izlemeyi ne kadar sevdiğimi,reklamların sıkı bir takipçisi olduğumu tekrar söylememe gerek yok sanırım,önceki yazılarımda belirtmiştim.Her ne kadar farklı bir operatör kullanıyor olsamda Avea reklamlarına ba-yı-lı-yo-rum.Özellikle uzun zamandır reklamlarında oynayan Fasülye'nin oyunculuğu,ifadesi ve mimikleri bitiriyor beni.Bence son zamanların en iyi reklam karakterlerinde biri.
Hala izlemediyseniz buyrun o zaman...


11 Ekim 2011 Salı

Sadece Ses; O Ses Türkiye

Geçen haftalarda ağlıyordum yeter artık gına geldi bu ağlak-kahır bela dizilerden diye .Sonun da dün yüzüm güldü.Acun'un  ''O Ses Türkiye''si başladı,biz de neşemizi bulduk.Gün içinde bir sürü bişeyler yazıldı,çizildi. Yok o jüri olur muymuş,yok daha tecrübeli kişilerin jüri olması gerekiyormuş falan bıdı bıdı bıdı....
Hatta ben bile  twitterdan yazmıştım,Hülya Avşar hangi amaçla o yarışmada jüri diye.Dün anladım.
 Acun yine yeni bir formatla karşımızda ve yine jüriyi oluştururken doğru insanları bir araya getirmiş.Şimdi, o insanların ne kadar müzik tecrübesi var diyenler olacaktır kesin.Onlara da şunu demek istiyorum;sadece müzik tecrübesi değil olay. O koltukta oturacak,elektrik,güler yüz,hazır cevaplık,dolayısıyla zeka da lazım.Ha bir de eğer istediğiniz ''O Ses'' adayı,alaylı olduğunuz için sizi seçmediğini söylüyorsa buna saygı duyacak yürekte lazım.
Öncelikle söylemeliyim ki gerçekten eğlenceli bir programdı ve soluksuz izledim.İzlerken aman yarın ne yazsam bunun hakkında diye düşünmedim,malzeme aramadım,sadece eğlenmek için izledim. Hatta izlerken çoğu zamanda sırıtır vaziyette  yakaladım kendimi.İşte bunu özlemişim.
Gün içinde sosyal medyada geçen eleştirilere kulak asmadan, önyargı olmadan izlediğim için belki de bu kadar keyif aldım.Jürideki sanatçıların , belki ilk kez bu kadar sempatik ve sevimli hallerini gördük.Çünkü beğendikleri ''O Ses'' tarafından seçilmek için tatlı bir rekabete girdiler.Bu sefer Acun'un çok fazla bir müdahalesi olmadan program kendi kendine ,tatlı tatlı aktı gitti.İşte bu sebeple o jüri gayet doğru kişilerden oluşuyor.

Murat Boz'u denk gelince dinler ya da izlerdim ama ne kadar eğlenceli , keyifli (hatta biraz da fırlama) bir karakter olduğunu dün gördüm.Garip ve hoş bir enerjisi vardı.Yerinde duramıyormuş gibi,içi içine sığmıyormuş gibi,çok heyecanlı gibi...'' O Ses'' adaylarının çoğu onu seçtiler.Ama sadece bahsettiğim enerjisinden değil, Murat Boz'un müzik konusundaki eğitim hayatı ve başarılı çalışmalarını göz önüne alarak böyle bir seçim yoluna gittiler.

Mustafa Sandal,beklemediğim derecede suskun ve durgundu.Fazla sessiz kalanlardan korkarım ben.Başarılı müzik geçmişi ve tecrübesiyle bu sakinliğin sonunda karşımıza bomba gibi bir ekip çıkaracağını düşünüyorum.

Hadise'yi genelde şarkı söylerken denk geldiğimde izlerdim.Sesini severim ama düne kadar onun da bu enerjisinden ,eğlenceli bir karakter olduğundan habersizdim.Mimikleri ve tepkileri oldukça sevimliydi bence.

Ve Hülya Avşar'ın;gün içinde niye jüride olduğuna anlam veremezken,akşamında yarışmayı izledikten sonra niye o koltukta oturduğunu anladım.İster sesi güzel olsun,ister kötü,ister iyi albümler yapsın,ister albüm yapmasın sonuç olarak kabul edin;HALK O'NU SEVİYOR:Bu kadar basit.(Sinir olanlar bile oturup izliyor,o derece)

Son olarak jürinin birbiriyle belli bir seviyede geçen eğlenceli atışmaları da yarışmaya renk kattı diye düşünüyorum.
Unutmadan ''O Benim Dünyam'' parçasını söyleyen çocuğa sizce çok yazık olmadı mı?

10 Ekim 2011 Pazartesi

Bu Kadın Şaka mı? Don't Muhatap

 Hafta sonu izlediğim ve Okan'ın programına katılmış bu kadının şaka bir karakter olduğunu düşünmek istiyorum.Yoksa aramızda bu tip insanlarında var olduğu gerçeğini kabullenemeyerek,saatlerce ağlayabilirim.Ben fazla yorum yapmak istemiyorum,videoyu izlediğiniz de anlayacaksınız.(Ya da bu insan niye tv ekranlarında diye düşünerek anlam veremeyeceksiniz.)Şimdi derin bir nefes alın ve izlemeye öyle başlayın.Sinir anında panik yapmayın,sakince pause tuşuna tıklayıp,derin bir nefes aldıktan sonra izlemeye devam edin.Sbarınız bol olsun

8 Ekim 2011 Cumartesi

Beyaz Show ve Medya Kralı Artık Rakip

Dün akşam ekranlarda şenlik vardı.Beyaz Show yine Kanal D de yeni yayın dönemine başlarken Tv 8 ekranlarında da Okan Bayülgen'in Medya Kralı vardı.İkisinin de izleyicisi olduğum için ayrı kanallardan takip etmek zorlayıcı oldu biraz.
Beyazıt'ın yeni stüdyosu gerçekten çok şık olmuş.Yine kendisinin mimikleri ve doğaçlama yaptığı esprileri skeçlerinden daha fazla eğlendirdi.

Okan'a gelince;hafta içi Kral Çıplak programında Hilal Cebeci'yi ağırladıktan sonra(ki Hilal Cebeci programdan gülmek dışında konuşmak gibi bir eylemde bulunmadı.) dünkü Medya Kralı'nda Erol Köse'yi görünce hiç şaşırmadım.Kim ne derse desin Okan işi gerçekten biliyor.Erol Köse her zaman ki gibi kendi ayıplarını örtmek için başkalarının ayıplarına saldıran bir Erol Köse'ydi.Dünkü hedef noktalarından biri de Gani Müjde ve yeni dizisiydi.Ama işin en görülmeye değer kısmı ;aylardan beri milletin özel hayatına,kişisel özelliklerine saldırarak prim yapmaya çalışan Erol Köse, gazeteci-yazar Hakkı Devrim tarafından tek bir keliymeyle öyle güzel susturuldu ki,garip bir keyif hissettim.Tek bir cümle söyledi;''sen zaten benim anlattıklarımı anlayamazsın'' ve bu cümleden sonra Dr.Erol Bey gık diye kaldı .Programın sonlarına doğru da tekrar gereksiz konuşmaya yeltenen Dr.Erol'a ''dedikoducunun adı ne zaman yapımcı oldu ''diyerek son darbesini de indirdi.Sanırım bu durumdan seyirciler kadar en çok keyif alanlardan biri de Okan Bayülgen'di. Erol Köse'nin konuk olduğu bir programa Hakkı Devrim'i de konu olarak çağırmak Okan Bayülgen'in ne kadar zeki bir adam olduğunu bir kez daha hatırlattı bana.
Bu arada unutmadan Okan Bayülgen-Model düetine bayıldım.Yeni sezona sağlam bir hazırlık yapılmış.Ellerinize,sesinize,emeklerinize sağlık.

    Okan Bayülgen-Model Düeti

5 Ekim 2011 Çarşamba

Siz de Ağlak Dizi Severlerden misiniz?

Tamam kabul ediyorum duygusal milletiz.Gülmekten çok acı çekmeyi,ağlamayı seviyoruz o da kabul.Ama farkında mısınız acaba,televizyonu açtığımız zaman bizi güldürecek hiç bir dizi,program,haber kalmadı artık.Haberler zaten içler acısı.Baştan sona can sıkıcı,moral bozucu.İzlemekten vazgeçtik.Yarışmalar deseniz; sağolsun Acun olmasa doğru dürüst yarışma da olmayacak.(Bu arada yarışma demişken önümüzdeki günlerde Yetenek Sizsiniz Türkiye ile ilgili de söyleyeceklerim var)Film izlemek için zaten sinema kanalları tercih etmek durumundayız.Eeee geriye kaldı diziler.

Şimdi sanırım hatırladığım kadarıyla bu sezon tüm kanallarda toplamda 50 ye yakın dizi olacaktı.Dizi sezonunun açılmasıyla birlikte kahır bela dizilere yenileri eklendi.İlk haftalarında şöyle bir bakıldı,izlenebilecek olanların günü ezberlendi.Buraya kadar sorun yok.Dizilerin konularına gelince; yahu bir tek ben miyim bu ağlak dizilerden sıkılan?(Ağlak dizi:konusu gam,dert,keder içeren diziler)Yani herkes bayıla bayıla izliyor mu?Ve izledikten sonra gayet pozitif bir psikoloji ve yaşam enerjisiyle hayatına devam mı ediyor?
Biri kardeşinin yerine hapiste yatıyor,biri kapıcı kızı olduğu için sevgilisine kavuşamıyor,diğeri has odabaşını çekemiyor,bir diğeri dolandırıcılık yaptığı günleri berbat bir oyunculukla kocasından saklamaya çalışıyor,başka biri kızı yaşındaki çocukla evlenmek istiyor,başka biri motoruyla mı yoksa sevdiği kızla mı evlense karar veremiyor vs vs vs ...

Aaaa tabi bende dizi izliyorum,izlemiyor değilim ama bünyem haftada ikiden fazlasını kaldırmaz oldu artık.Hangi kanalı çevirsem birileri ağlıyor. Feriha'nın Emir'e,Cemile'nin Ali'ye,Hürremin Hünkarına ağlamaktan gözledi pörtledi vallaha...Yazıktır,günahtır...
Gülmek ,eğlenmek istiyoruz biraz.. Yoksa güldüren,eğlendiren,neşelendiren diziler prim yapmıyor mu,para kazandırmıyor mu? Ondan mı milletin önüne her sezon ısıtıp ısıtıp,ismini değiştirip aynı ağlak senaryoları koyuyorsunuz?
Şimdi çoğunuz komedi istiyorsan Yahşi Cazibe var diyeceksiniz,bende size diyeceğim ki elli  tane dizi içinde bir tane komedi olmuş çok mu? Ayrıca Yahşi Cazibe severek izlediğim hatta izlediğimiz bir diziydi.Di'li geçmiş zaman kullanıyorum çünkü onun da kendini tekrar etmeye başlaması tadımızı kaçırdı ve biraz ara verdik

Sözün özü;Allah aşkına yok mu bu ülkede düzgün,kaliteli bir komedi dizisi,sitcom çekecek babayiğit?

4 Ekim 2011 Salı

Bu Kız Hepimizden Daha Gerçek

Blogların sıkı takipçisiyimdir ama tipik bir Türk insanı olduğum için uzun uzun yazıların olduğu.blogları okumaya çok üşenenlerdendim.Taaa ki Pucca Günlüğü okuyana kadar.Kimliğini yıllardır Marilyn Monroe fotoğrafıyla gizlemeyi tercih eden Pucca artık Marilyn Monroe dendiğinde benim için ilk akla gelen isim.
2007 yılında evlenmek üzere olduğu sevgilisiyle ayrılınca, ondan intikam almak amacıyla blog yazmaya karar veren Pucca daha sonra blogunu günlük formatına çevirmesiyle takipçilerine hergün bir yenisi eklemiş.En son gördüğüm kadarıyla  blogunun 9388 takipçisi var.Twitter'dan takip edenlerin sayısı ise 171.886.

Evet şimdi tekrar en başa dönüyorum.İnternette ve sosyal ağlarda sık bir şekilde Pucca adını okumaya başladım ve dolayısıyla merak edip Pucca Günlük'e bir göz atmak amacıyla tıkladım.Karşıma açılan sayfa, az görselli,bol yazılı bir sayfa olduğu için içimden bir offff çektim.Hadi bakalım şöyle bir kaç yazıya göz gezdireyim derken saate baktığımda farkettim ki tam üç saatimi sitesinde geçirmişim.Hani aciliyeti olan ve yapmam gereken başka işler olmasa bırakın beni günlerce okuyayım.Ağırlıklı aşk ve eski sevgilileriyle ilgili yazılar yazan Pucca kendisiyle ve hayatla acımazsız bir şekilde dalga geçiyor.Bunu da eğlenceli bir anlatım diliyle yaptığından okurken suratınızda sırıtan bir ifade oluşuveriyor.
Biraz internette,sağda solda da araştırdım.Kızın küfür etmesine takmış durumdalar.Yazılarda bir kaç küfürlük kelime görünce  hemen tüü kaka etiketini yapıştırmaya başlamışlar.Eee pardon ama tüü kaka dediğiniz o küfürlerde hayatın bir gerçeği,bir parçası değil mi? İçinde küfürlerin havada uçuştuğu Recep İvedik leri,Gora ları,Arog ları izlerken keh keh gülmeyi ya da hergün  trafiğe çıktığınızda sağınızdaki solunuzdaki araçlara sülalesine kadar küfürleri savuşturmayı biliyorsunuz da blogda veya kitapta okuyunca mı rahatsız ediyor sizi? Yok asıl rahatsızlık veren şey aslında kimliğini  açıklamayan,henüz otuzlarına bile gelmemiş sıradan genç bir kadının bu kadar ünlü bir insan haline gelmesi değil mi? Hem de sadece kendisi gibi olarak...Hepimizden daha gerçek olarak...
''Küçük Aptalın,Büyük Dünyası Pucca Günlük'' adıyla ilk kitabını Okuyan Us Yayıncılıktan çıkmış.İkinci kitabı da sanırım çıkmak üzere,yanlışsam,çıktıysa düzeltin.Gecikmeli de olsa,kendime kızaraktan kitabı hemen bugün gidip almayı ve tez zamanda okumayı planlıyorum.
Kim ne derse desin ben bu kızı çok sevdim ve başarısıda taktir edilmeye değer bence...

3 Ekim 2011 Pazartesi

Siz Görebiliyorsanız,Bizce Mümkün

İlk postuma geç kalmış bir övgüyle başlamak istedimYazın başından beri gösterimde olan Finansbank reklamını görmüşsünüz,eğer görmediyseniz de bu posttan sonra kesinlikle izleyeceksiniz zaten.
Televizyonda diziler ve filmler kadar reklamlarıda büyük bir dikkatle ve ilgiyle sevrek izleyenlerdenim.Ve bu yazımda son bir kaç aydır izlediğim en iyi reklamlardan biri olan Finansbank reklamından bahsetmek istiyorum.
Bu nasıl muhteşem bir reklamdır? Hangi reklam ajansının mucizesidir çok merak ediyorum .Castından görüntülere,müziğinden sloganına kadar dört dörtlük bir reklam olduğunu düşünüyorum.Görüntüler bizi çocukluğumuza götürmekle kalmıyor,aynı zamanda oyuncuların mimikleriyle birlikte oldukça eğlendiyor.Bu kadar başarılı bir reklam olmasında müziğinin payını da unutmamak lazım tabi.Neredeyse bütün yaz dilimize dolanan ''Rüzgaaaaar nereye,götür beni orayaaaaa'' nakaratı sanki ufaktan insanın özgürlük hissine dokunup,''Siz görebiliyorsanız,bizce mümkün'' sloganı da ''işte an bu an,inandığın hayallerine koşma zamanı'' diye insanın kulağına fısıldıyor sanki.
Bu başarılı ve kaliteli reklamda emeği geçen herkesi alkışlıyorum,ellerinize ve emeklerinize sağlık.
Hala izlememiş olanlar varsa buradan izleyebilirler.